Kaza Namazları



Namaz, Efendimiz s.a.v.’in ifadesiyle “dinin direği” ve “kişinin kapısının önünde akan suyu bol ve tatlı bir nehir”… Müslüman hayatını ayakta tutan ve onu dünya hayatının kirlerinden arındıran büyük bir ibadet. İhmali de büyük kayıp. Bu nedenle müslümanın ilk görevi, vakit namazlarına özen göstermek ve varsa kazaya kalmış namazlarını da kılıp binasını sağlam tutmak.

Sahabe-i Kiram’dan Ebu Katade r.a. anlattı:

Rasulullah s.a.v. ile bir seferdeydik, gece epey ilerlemişti. Herkes çok yorgundu, ama yürümeye de devam ediyorduk…

- “Ya Rasulallah, biraz dinlensek nasıl olur?” dedik. Efendimiz s.a.v.,
- “Namaz vaktinde uyumanızdan korkuyorum; bizi kim uyandırır?” buyurdu. Bilal r.a.:
- “Ben, ya Rasulallah!” dedi.
Bunun üzerine Efendimiz s.a.v. mola verdi ve herkes uykuya yattı. Bilal r.a. da bineğine dayanarak beklemeye başladı. Derken o da uyuyakaldı. Rasulullah s.a.v. uyandığında güneş doğmuştu. Hz. Bilal r.a.’a şöyle söyledi:
- “Ey Bilal! Bize verdiğin söz nerede kaldı?”
Bilal r.a. cevap verdi:
- “Ya Rasulallah! Seni ‘hak’ ile gönderene yemin ederim ki, böyle bir uyku hali hiç başıma gelmedi.”
Efendimiz s.a.v. şöyle buyurdu:
- “Allah dilediğinde ruhlarınızı alır, dilediğinde de onları size geri döndürür.”

Sonra Efendimiz s.a.v. emir buyurdu ve herkes ihtiyaçlarını gidermek için etrafa dağıldı. Güneş yükseldi ve sabah namazını kıldılar.

Bir rivayette, oradan ayrıldılar ve bir müddet gittikten sonra abdest aldılar; önce ezan okuyup sabah namazının sünnetini sonra da kamet getirip farzını kıldılar. (Hindî, Kenzü’l-ummâl, c.8, s.229–232; Hadisi Buharî de rivayet etmiştir)

Kazaya bırakmak, kazaya kalmak

Vaktinde eda edilemeyen bir namazın başka bir vakitte kılınmasına, namazın kaza edilmesi diyoruz. Sahabe-i Kiram’ın hayatında namazın kazaya bırakılması şeklinde bir davranış düşünülemezdi. Bir müslüman namazını nasıl kazaya bırakabilirdi? Bu ancak elinde olmayan sebeplerle meydana gelebilirdi yani kazaya kalabilirdi; ya uyuyakalmasıyla veya unutmasıyla… Nitekim Rasul-i Ekrem s.a.v. de şöyle buyurmuştu:

“Her kim bir namazı uyku sebebiyle kılamaz yahut unutur da kılamazsa hatırladığı zaman kılsın.” (Buharî, Müslim)

Bundan dolayıdır ki bütün alimlerimiz, unutarak veya uyuyakalarak kılınamayan namazların en kısa zamanda kaza edilmesinin farz olduğu konusunda icma etmişlerdir.

Uyku ve unutmanın dışında düşman saldırısı, doğum halinde bulunan annenin veya bebeğinin ölme tehlikesi karşısında ebenin durumu gibi ağır şartlar altında da namazların vaktinde kılınamaması söz konusu olabilirdi. Bunlar da meşru mazeretler arasında sayıldı.

Hendek gününde müşrikler, Rasulullah s.a.v.’i dört namazdan meşgul etmişlerdi. Gecenin bir kısmı geçtikten sonra Hz. Bilal’e emretti ve o ezan okudu, peşinden kamet getirdi ve Efendimiz s.a.v. öğleni kıldırdı. Sonra kamet getirdi ve ikindiyi kıldırdı, sonra kamet getirdi akşamı kıldırdı, sonra da kamet getirdi yatsıyı kıldırdı. (Ahmed b. Hanbel, Müsned; Aynî, Binaye, c.2, s.708–709)

Namaza karşı gevşeklik

Sahabe-i Kiram namazları vaktinde kılma konusunda Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in hassasiyetini örnek almışlardı. Gevşeklik göstermenin münafıklık alameti olduğunu da yine Efendimiz’den öğrenmişlerdi.
Fakat onların bu hassasiyeti, onlardan sonra zamanla değişti. Yeni nesillerde gevşeklik ortaya çıktı. Hele zamanımızda müslümanım diyen ama namazını kılmayan pek çok insan var. Hatalarını anladıklarında geride bazen yılların kılınmamış namazları kalıyor.

Peki, bu durumda çare nedir?

Hanefî alimlerinden İmam Aynî, gevşeklik veya günaha bulanmışlık dolayısıyla kazaya bırakılmış olan namazların kaza edilmesinin farz olduğu konusunda bütün alimlerin fikir birliği içinde olduklarını haber vermiştir. (Aynî, Binaye, c.2, s.700)

Kaza namazı konusunda önemli bir nokta, kasten terk edilmiş namazlardır. Kasten namazını terk etmiş olan bir kimse, daha sonra tevbe ettiği takdirde kasten terk etmiş olduğu namazlarını kaza edebilir mi veya etmesi gerekir mi?

Alimlerimizin çoğunluğu, namazlarını kasten terk etmiş olan kişilerin bu namazlarını kaza etmelerinin, üzerlerine farz olduğunu beyan ederler. Çünkü unutarak terk etmiş olana namazını kaza etmek farz olunca, kasten terk eden kimseye de öncelikle farz olması gerektiğini düşünmektedirler. Buna karşılık oldukça azınlıkta kalan bazı alimler, kasten namazı terk eden kişinin kaza kılma hakkının bile olmadığını, onların vebaliyle Allah’ın huzuruna çıkacaklarını savunmuşlardır. (Aynî, Binaye, c.2, s.700; el-Mevsüatü’l-Fıkhiyye, Kazâu’l-fevâit Mad.)

Kaza namazlarını kılmak

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in ve Sahabe-i Kiram’ın, bir mazeret sebebiyle vaktinde kılamadıkları namazlarını, araya başka bir namaz vakti girmeden hemen kaza ettiklerini görüyoruz. Baştan beri bütün alimlerimiz, namazlarını vaktinde kılamamış olan müslümanların bu namazlarını bir an önce kaza etmeleri gerektiği üzerinde ısrarla durmuşlardır.

Kazaya namazı olmayan müslümana “tertip ehli” denir. Böyle bir müslümanın namazı kazaya kalmışsa, hatırladığında önce kazaya kalmış olan namazını, sonra da içinde bulunmuş olduğu vaktin namazını kılması gerekir.

Altı vakit ve daha fazla namazını kazaya bırakmış olan kişi ise artık tertip ehli değildir. İçinde bulunduğu vakit içinde önce kaza namazlarını kılması gerekmez. Önce vaktin namazını, sonra kaza namazlarını kılabilir. Ama yine de bir an önce kazalarını kılması icap eder. Çoğu alimlerimiz, ilk fırsatta kaza etmenin de ayrıca bir farz olduğunu savunmuşlar, ilk fırsatta kaza etmemekle ve kaza etmeyi geciktirmekle de vebal altına girildiğini dile getirmişlerdir. Ölümün ansızın geleceği, herkesin bildiği bir gerçektir. Şeytanın en büyük hilesi de hemen yapılması gerekenleri ertelettirmektir.

İslâm’ın beş temel esasından biri olan namaz, Mevlâmız tarafından vakitli olarak emredilmiş olan farz bir ibadettir ve terk edilmesi haramdır. Kaza namazlarını hemen kılmaya başlamak gerekir. Mekruh vakitler hariç, diğer bütün vakitlerde kaza namazları kılınabilir. Bunun için ele geçen müsait vakitleri ganimet bilip kazaları sırasıyla kılmayı, en öncelikli günlük görev kabul etmeliyiz. Her namazın peşinden en az bir kaza namazı kılmak, başlangıç için tavsiye edilebilir. Ama zaman elverdikçe daha fazla kaza namazı kılarak vaktinde kılınamamış olan namazları bitirmek ve bol bol tevbe etmek icap eder.

Kaza namazı kalmamış birer müslüman olmamız dileğiyle…

...
Mehmet Işık